niedziela, 28 lutego 2010

Göçmenin Bugünü - reportage, Ergin Opengin (in Turkish)


Kako Si ? adlı filmin posteri. Özlem Akovalıgi’in yönetmenliğini üstlendiği ve Mart 2010’da gösterime giren film, Türkiye’de yaşayan yaşlı bir Boşnak kadının (Semahat) Bosnaya seyahati sırasında, 1992-1995 Bosna savaşının acı gerçekleriyle yüzleşmesini anlatır.

In this reportage I have analyzed the linguistic behaviors and perceptions of war-immigrants of 1992-1995 Bosnia War as well as their socialization and experiences as young students and foreigners across different immigration settings, namely Turkey, Britan, France and Germany. It is shown that, the problems faced as young students in new social and school settings, there is a certain overlapping of experiences across the contexts. Moreover, although depending on the family and conditions of immigration setting (i.e. having relatives or people from the same community in the neihgbourhood), linguistic behavior of locutors can tend to favor a certain preservation of the community language, it is the common trait of all four immigration settings that the community langauge has a strictly restricted usage domain, leading the young immigrants to develop far better linguistic competences in host community’s language.

Bosna savaşının sona ermesinden 15 yıl geçti. Savaş zamanında göç eden yüzbünlerce Bosnalının binlercesi halen yurtdışında birtakım Avrupa devletlerinde yaşamaktadırlar. Mart-Ekim 2010 arasında, savaş göçmenlerinin savaşı hatırlayış biçimlerini, savaş ve göçe dair belleklerinin gündelik hayatlarıyla bağlantısını dert edinen bir proje yürütüldü. Avrupanın farklı ülkelerinden gelen beş genç araştırmacı, Bosnalı göçmenlerin yaşadığı Almanya, Fransa, İngiltere, Slovenya ve Türkiye’de göçmenlerle buluşup onlarla derinlemesine mülakatlar gerçekleştirdiler. Avrupa tarihine dair eleştirel incelemeleri teşvik eden Alman kamu vakfı Erinnerung, Verantwortung, Zukunft’un (Hatırlama, Sorumluluk ve Gelecek) Geschichtswerkstatt Europa (Avrupa Tarih Çalıştayı) programı çerçevesinde yürütülen araştırma projesinin sonuçları interaktif bir platform olan www.bosnianmemorypaths.com adlı internet adresinde kamuoyuyla paylaşılacaktır. Biz bu yazıda, araştırmanın sorunsallarından olan savaşın ve göçün insanların gündelik edimleri üzerindeki belirleyici etkisini irdeliyor, farklı göç bağlamlarının göçmenlerin gindelik dilsel ve sosyal tercihleri üzerindeki etkisinin yanısıra onların kimlik-inşa süreçlerindeki payını karşılaştırmalı bir bakış açısından değerlendiriyoruz.

Türkiye
Dördü de İstanbul’da yaşayan Bosnalı göçmenler birtakım entegrasyon sorunlarıyla karşılaştıklarını belirtti. Mülakatçılardan biri Sarajevo Üniversitesinden aldığı diplomasına denklik verilmemesi nedeniyle alanının çok dışında işlerde çalışmak zorunda kalmış. Savaşı unutmaya çalışırken insanların meraklı sorularına cevap vermek suretiyle savaşın travmatik hatıralarının günlük hayatlarına nüfuz etmesi, birçoğunun yakındığı bir sorun. İş bulamamak ya da zor işlerde çalışmak zorunda kalmak, resmi belgelere sahip olmadıklarından çocuklarını okula kaydettirememek diğer önemli sorunlardan.
Boşnakçanın aile içerisinde konuşulması konusunda mülakat verenlerden biri, çocukları okula başlayana kadar onlarla hep Boşnakça konuştuğunu lakin çocuklar okula başladıktan sonra çocuklarının kendisiyle Türkçe konuştuklarını belirterek, tüm çabalarına ve isteğine rağmen çocukların Boşnakçayı çok iyi konuşamıyor olmalarına üzüldüğünü belirtiyor. Türkçenin de kendilerinin anadili olduğunu belirten başka bir Boşnak göçmen ise, kendisi ve eşi çok iyi Türkçe konuşamamalarına rağmen çocuklarının okul başarısına olumlu etki edebilmek amacıyla çocuklarıyla Türkçe konuştuklarını belirtiyor ve çocuğunun Boşnakçayı çok az biliyor olmasını hiçbir şekilde üzülücek bir durum olarak görmüyor. Daha yaşlıca olan iki Boşnak ise günlük yaşamlarının büyük bölümünde Boşnakça konuştuklarını, sadece damatları ya da başka Boşnakça bilmeyen tanıdıklarıyla Türkçe konuştuklarını belirtiyorlar. Mülakat verenlerin yalnızca bir tanesi Türkçe ve Boşnakçayı aynı derecede iyi konuştuğunu iddia ediyor, diğerleri Boşnakça dil yetilerinin Türkçelerinden gayet daha iyi olduğunu belirtiyorlar. Türkçe ve Boşnakça dilsel yeterliliği arasında fark görmediğini belirten katılımcının aynı zamanda Boşnakçayı çocuklarına aktarma ve Boşnakların dillerine sadık kalmaları konularından en hassas olan katılımcı olması da dikkat çekici bir noktadır.
Mülakat katılımcılarının her dördünün Boşnak ağırlıklı sosyal ağları olduğu gayet aşikar. İstanbul’da Boşnak yoğunluğuyla bilinen Sefaköy, Bayrampaşa, Pendik gibi yerleşim yerlerinin varolduğu gözönüne alındığında Boşnakların sosyalizasyonlarını büyük ölçüde cemaat-içi özellik taşıması şaşırtıcı değildir.
İngiltere
Okula başladıklarında İngilizceyi bilmiyor olmamaları İngiltereye çocukken göç etmiş Bosnanlılarda kendilerini tuhaf algılamalarına ve çevrelerinin de onlarda bir farklılık sezmelerine neden olmuş; lakin hepsi de dili çok kısa sürede öğrendiklerini belirmektedirler. Müslüman olan göçmenlerden biri sırf müslüman olduğu için sıkça ayrımcılığa maruz kaldığını belirtiyor.
Bosnalı göçmen olarak hepsinin en çok yakındığı sorun, oturma izni alabilmek için sarfettikleri çabalar ve vatandaşlık hakkını elde edebilmek için on yıl boyunca resmi prosedürlerle boğuşmak zorunda kalmış olmaları.
Bu bağlamda da Bosna dili, ya da Serbo-Hırvatça, büyük ölçüde büyüklerin konuştuğu dil konumunda, çocuklar ebeveynleriyle genelde ingilizce konuşmakta, Serbo-Horvatça konuştukları zaman ise fazlaca İngilizce kelime ve deyim kattıklarını belirtmektedirler. Bunun dışında, Bosnaca ya da Serbo-Hırvatça konuşacabilecekleri sosyal ortamların olmaması bu dildeki yeterliliklerinin aşınmasında önemli bir faktördür. Böylece, İngilizce dil yeterlilikleri Bosna dilindeki yeterlilikleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde daha gelişkindir. Bunu genelde okullaşma ve sosyal çevreleriyle ilişkilendirmektedirler.
Belli bir okullaşma sürecinden geçmiş olmalarından ötürü İngilterede yaşayan Bosnalı göçmenler farklı etnik ve dilsel topluluklarla nisbetene daha fazla sosyal ilişkilere sahipler. Yide de, Eski Yugoslavya’lı insanlarla arkadaşlıkları diğer topluluklardan insanlarla olan arkadaşlık ve sosyal bağlarından çok daha fazladır.

Fransa
Boşnak-Hırvat çekişmesinin aynı sınıfta bulunan Boşak ve Hırvatlar arasında bir soruna dönüşmemesine rağmen, öğretmen ve sınıf arkadaşlarının onları birbirlerinin muhtemel düşmanları gibi görmeleri ve bu konuda hassas davranmaları, Fransada sosyalize olmuş Bosnalı göçmenlerin yakındığı bir durum. Dışlanma, maddi şartlar yüzünden herkes gibi giyinememe, birbirlerinin dilini birlmeyen çok farklı arkaplan ve etnik cemaatlere mensup öğrencilerle aynı ortamı paylaşmak bu bağlamdaki başlıca sorunlardan. Bunun dışında çok zor ve kötü şartlarda erken yaşlarda çalışmaya başlamak zorunda kalmak sıkça dıle getirilen ortak bir durum.
Katılımcılardan biri, 18 yaşına kadar, annesinin kendisiyle sürekli Bosnaca konuşmasına rağmen hep Fransızca cevap vermiş, ancak 18 yaşından sonra üniversite öğrencisiyken anadilini iyi konuşabilmesinin ve onu aktarabilmesinin kendisi için önemini idrak etmiş. Bu aşamadan sonra daha önce Fransızca konuştuğu Bosnalı arkadaşlarıyla dahi Bosnaca konuşmaya başlamış. Yine de, diğer katılımcıların dilsel edimlerine bakıldığında ebeveynlerin, genelde annenin, çocuklarıyla Serbo-Hırvatça konuştuğu, çocukların ise daha çok Fransızca konuşmayı tercih ettikleri gözlemlenmektedir. Serbo-Hırvatça ya da Bosnacanın konuşma ya da pratik alanı aile içi iletişim ve Bosna-Hersek’teki arkadaş ve akrabalarla kurulan irtibat ile sınırlıdır. Hepsinin ortak özelliği ise, başlangıçta Bosnaca konuşulmaından haz etmemelerine rağmen, üniversite öğrenimleri sırasında anadillerine karşı belli bir hassasiyet geliştirmiş ve anadillerini daha fazla kullanmaya çabaladıklarıdır. Katılımcıların hepsi Fransızcayı Bosnacadan çok daha rahat konuştuklarını ilerini sürüyorlar. Hepsi aynı zamanda Bosnacayı Fransız aksanıyla konuşuyor olmanın da kendileri için tuhaf bir durum olduğunu belirtiyor.
Fransada yaşayan katılımcıların Bosnalılar dışında önemli arkadaş çevresi edindikleri göze çarparken, Bosnalı arkadaşlarının olmasını çok fazla önemseyen katılımcılar da var. Bazıları Bosnada ve diğer Avrupa ülkelerine dağılmış arkadaşlarıyla iletişimi sürdürmek için özel çaba sarfettiklerini belirtmektedirler.

Almanya
Almanya bağlamında da okulda karşılaştıkları öğretim dilini bilmemek önemli bir sorun yaratmış lakin burada da dil sorunu genelde kısa bir zaman dilimi dahilinde çözülmüş. Ailede alınan eğitim ve yetiştirilme biçiminin okuldaki arkadaşlarınkinden farklı olması belli bir dışlanmışlık ve kendi bir yerlere ait görememe hissi yaratmış bazı katılımcılarda. Katılımcılardan bir tanesi ise okul macerasının kendisi için son derece zenginleştirici olduğunu, yedinci sınıfa hiç dil bilmeyerek başlamasına rağmen Alman eğitim sisteminin teşvik edici yönleri sayesinde kısa sürede sınıf arkadaşlarının ilerleme hızına yetiştiğini aktarıyor. Bosnalı bir Sırp olan bir katılımcı ise arkadaşlarının Sırpları ‘katil’ olarak görmesine katlnamadığını hatırlıyor.
Serbo-Hırvatça ya da Bosnaca Almanya bağlamında, diğer bağlamlarda olduğu üzere, temel olarak aile içiyle sınırlı bir kullanım alanına sahiptir. Aileler dilin aktarılmasına özel bir önem atfetmişler, hatta çocuklarının serbo-hırvatça dersleri almalarını teşvik etmişler. Aile dışında, genelde Bosna ile ilgili konular hakkında konuşulurken Bosnacayı tercih edenler var ve bu durumu dilin ülkeyle bağdaşmasına ve duygusal yönüne bağlamaktadırlar. Katılımcılardan bir tanesi hariç hepsi Almanca dil yeterliliklerinin Serbo-Hırvatçadan ya da Bosnacadan daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Yine aynı katılımcı hariç hepsi Serbo-Hırvatça ya da Bosnaca konuşurken Almanca kelime ve deyimler karıştırmak zorunda olmalarının kendilerini rahatsız ettiğini belirtmektedirler.
Sosyal ilişkiler konusunda ise katılımcılardan biri eski-Yugoslavya’lı topluluklarla bağlantıları olmadığından sadece Alman arkadaşlara sahipken, diğer üç katılımcı da eskiden çok Alman arkadaşlarının olduğunu lakin zaman geçtikçe o arkadaşlıkların son bulduğundan şikayetçiler. Sırp, Boşnak ve Hırvatlarla olan arkadaşlıklarının ise, tersine, halen devam ettiğini ifade ediyorlar.

Karşılaştıma
Yukarıda genel hatlarıyla aktarılan farklı bağlamlarda yaşayan Bosna-Hersekli göçmenlerin günlük edimleri ve algıları, farklı göç bağlamlarının insanların sosyalizasyon ve gündelik edim ve algılarında kaydadeğer ölçüde farklılıklar sergilediğini göstermekte, lakin savaş göçmenlerinin özellikle karşılaşılan sorunlar noktasında büyük ölçüde örtüştüklerini göstermektedir.